Laboratuvarda Üretilen Yapay Etler Soframızdan Ne Kadar Uzakta?

Benzer İçerikler

Laboratuvar ortamında hücre ve doku kültürü yolu ile üretilen yapay etler sizce soframızdan ne kadar uzakta? Yapay etleri çocuklarımıza güvenli bir şekilde yedirebilecek miyiz? Tatları nasıl mesela? Süt kuzusu yediğimizde damağımızda kalan tadın yerini tutabilecekler mi? Besleyiciliği peki, yapay et yada köfte ile yapılmış bir hamburger yediğimizde karnımızı doyurabilmemiz mümkün mü? Fiyatları nasıl acaba, ailece bir restorana gidip birer hamburger yesek bütçemizi zorlamayız herhalde?

Yapay etlerle ile ilgili yazıma son sorunun cevabı ile başlayacak olursak, 4 kişilik bir aile olarak enfes bir restorana yapay köfte ile yapılmış bir hamburger yemeye 2013 yılında gitmiş olsaydınız muhtemelen “Lamborghini” marka bir araba fiyatını restoran sahibine vermeniz gerekecekti (yaklaşık olarak 1 milyon $). Ağzınızda bıraktığı içi boş saman tadı da cabası…

İlk sorumuza dönecek olursak, Öncü Araştırma Şirketlerinde çalışan bilim adamları kök hücre teknolojisinden yararlanarak laboratuvar ortamında yapay sığır eti, domuz eti, tavuk ve hatta balık yetiştirmeyi çoktan başardılar; ancak bunların market raflarında ya da restoranlarda kendine yer bulması epey bir zaman alacağa benziyor.

Yapay etler son derece kontrollü bir ortamda üretildiğinden muhtemelen tahmin edebileceğinizden çok daha güvenlidir (!). Yapay etlerin sindirim sistemleri olmadığından hayvanlarda olduğu gibi kesim sonrasında Escherichia coli gibi zararlı bakterilerle kontaminasyon riskleri de olmayacaktır. Biyoreaktör adı verilen her türlü besin elementinin bulunduğu ortam aynı zamanda bakterilerin üremesine de mükemmel bir zemin hazırlayacağından hijyen konusuna normalden çok daha fazla dikkat edilecektir. Ancak 1981 yılından beri Avrupa Birliği’nde yasaklanan hormonların biyoreaktör içerisinde yapay et üretiminde kullanılması şimdilik bizi endişelendirmesi gereken tek nokta olarak gözükmektedir.

Protein ve yağ içeriğini de laboratuvuarda bir noktaya kadar ayarlayabilmek mümkün gözükmektedir. Omega-3 yağ asitleri ve B12 vitamini gibi mikro elementler ekleyerek yapay etleri daha da fonksiyonel hale getirmek mümkün gözükmektedir. Yapay etlerdeki yağ seviyesini kontrol ederek kardiyovasküler hastalıkların önüne geçmek de ilerleyen zamanlarda mümkün olabilir. Hatta önümüzdeki yıllarda bitki bazlı proteinler kaynakları kullanarak yüksek proteinli yapay etleri de raflarda görmemiz olasıdır. Tüketiciler tarafından kabul edilebilmesi için tat ve aroma bakımından ise ciddi çalışmaların yapılması gerekliliği yadsınamaz bir gerçektir.

Günümüzde küresel gıda sisteminin hızlı nüfus artışı ve iklim değişikliği sebebiyle baskı altında olduğu söylenebilir. “Kearney” adında bir Amerikan Danışmanlık firmasının tahminine göre 2040 yılında küresel bazda tüketilen etin %35’inin yapay et oluşturacaktır. Geleneksel ete göre yapay eti çok daha kısa bir sürede ve daha fazla miktarda üretebilmek olasıdır. Bu potansiyeli artan protein ihtiyacının karşılanmasında kullanılabilir. İklim değişikliğinde önemli bir rol oynayan hayvansal kökenli CH4 (metan) salınımını da azaltmamız mümkün olabilecektir. Ancak Oxford Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma yapay et üretimi sırasında oluşabilecek enerji ihtiyacı sırasında ortaya çıkabilecek CO2 emisyonunun çok ciddi boyutlara ulaşabileceğini öngörmüştür. Metan salınımını azaltalım derken CO2 salınımı arttırmamız içten bile değil. Neyse yorumu sizlere bırakıyorum. Bilimle Kalın.

Nasıl Atıf Yapılır:

[cite]

What is lab grown meat? A scientist explains the taste, production and safety of artificial foods yazısından uyarlanmıştır.

Yorumlar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler İçerikler

Rastgele İçerikler