Yapılan Bir Araştırmaya Göre, Mikroalgler Sürdürülebilir Süper Gıdanın Geleceği Olabilir!

Benzer İçerikler

Küresel nüfus yakın zamanda sekiz milyara ulaştı. Ancak iklim değişikliği ve insan kaynaklı çevresel etkiler uzun vadeli gıda güvenliğimizi tehdit ediyor. San Diego’daki Kaliforniya Üniversitesi’nden araştırmacılar, kısa bir süre önce mikroalglerin ve diğer mikroskobik, bitki benzeri organizmaların dünyanın artan nüfusunu mevcut tarım sistemlerinden daha sürdürülebilir bir şekilde beslemeye yardımcı olabileceğini gösteren bilimsel bir inceleme yayınladı.

“Alg. Akşam yemeği için.” Sığır eti endüstrisinin ikonik ABD reklam sloganının bu varyasyonu kulağa komik gelebilir, ancak mevcut tarım sisteminin sera gazı emisyonlarının ve çevre kirliliğinin ana kaynağı olduğu şaka değil. Buna karşılık iklim krizi ve ekosistemin bozulması, dünya genelinde milyarlarca insanın uzun vadeli gıda güvenliğini tehdit etmektedir.

San Diego’daki California Üniversitesi’nden (UCSD) araştırmacılar, yüksek protein ve besin içeriği sayesinde alglerin yeni bir tür süper gıda olabileceğine inanıyor. Frontiers in Nutrition dergisinde kısa süre önce yayınlanan ve çeşitli su ortamlarında bulunan binlerce mikroskobik alg türü ve siyanobakteriler gibi diğer fotosentetik organizmalar için kullanılan bir terim olan mikroalgler hakkındaki mevcut bilimsel literatürü inceleyen bir makalede bu iddialarını ortaya koyuyorlar.

İnceleme, mikroalglerin ticari olarak geliştirilmesi ve yetiştirilmesine yönelik mevcut teknolojilerin yanı sıra üretimin ölçeklendirilmesinin önündeki bilimsel ve ekonomik zorlukları da vurgulamaktadır. Yüksek lipit veya yağ içerikleri sayesinde uzun süredir biyoyakıt kaynağı olarak incelenen algler, daha verimli bir gıda kaynağı olma potansiyelleri nedeniyle de araştırmacıların ilgisini çekmektedir.

UCSD’de Biyoloji Profesörü ve Kaliforniya Alg Biyoteknolojisi Merkezi Direktörü olan Dr. Stephen Mayfield, “Birçoğumuz alglerin gıda potansiyelini yıllardır biliyorduk ve bir gıda kaynağı olarak üzerinde çalışıyorduk ancak şimdi, iklim değişikliği, ormansızlaşma ve sekiz milyarlık bir nüfusla birlikte, çoğu insan dünyanın protein üretiminde daha verimli hale gelmesi gerektiğinin farkına varıyor” dedi.

Örneğin, Mayfield ve ekibi tarafından mevcut makalede atıfta bulunulan 2014 tarihli bir çalışma, alglerin aynı miktarda arazi kullanırken yılda mısırdan 167 kat daha fazla yararlı biyokütle üretebileceğini ortaya koymuştur. Diğer modeller, mevcut alg türlerinin, şu anda geleneksel mahsüller için kullanılmayan mevcut arazilerde yetiştirildiğinde potansiyel olarak Avrupa protein tüketiminin %25’ini ve toplam bitkisel yağ tüketiminin %50’sini ikame edebileceğini öngörmektedir.

Mayfield, “En büyük avantaj, dönüm başına protein üretimidir. Algler, mevcut altın standart olan soya fasulyesini en az 10 kat, belki de 20 kat daha fazla üretimle gölgede bırakıyor.” dedi.

Buna ek olarak, bazı alg türleri acı veya tuzlu suda – ve en azından bir vakada, bir süt işletmesinden gelen atık suda – yetiştirilebilir; bu da tatlı suyun diğer ihtiyaçlar için ayrılabileceği anlamına gelir. Beslenme açısından birçok alg türü vitaminler, mineraller, özellikle amino asitler ve omega-3 yağ asitleri gibi insan beslenmesi için gerekli olan makro besinler açısından zengindir.

Yüksek biyokütle verimi, yüksek protein içeriği, tam beslenme profili ve arazi kullanımı, su gereksinimleri ve besin girdileri açısından en verimli yetiştirme koşulları gibi tüm kutuları işaretleyen alg türlerini bulmak veya geliştirmekle başlayan zorluklar hala devam etmektedir.

Makalede UCSD yazarları, ticari olarak uygulanabilir bir alg ürünü için en çok arzu edilen özellikleri üretmek üzere mevcut olan çeşitli bilimsel araçları açıklamaktadır. Örneğin, daha önce yayınlanan bir deney, hedeflenen genetik mutasyonlar yoluyla çeşitli sağlık yararları olduğu gösterilen bir antioksidan pigment olan astaksantinin geliştirilmesini tanımlamıştır.Bir başka mutajenik deney, özellikle basit, düşük maliyetli tatlı sorgum suyunda yetiştirildiğinde, farklı bir alg türü için hem biyokütle verimini hem de protein içeriğini artırmayı başardı.

Mayfield, üstün bir alg ürününün ticari gelişimi için en olası yaklaşımların geleneksel ıslah ile moleküler mühendisliğin bir kombinasyonunu içereceğini söyledi. “Modern ürünler bu şekilde geliştiriliyor, dolayısıyla algler de bu şekilde geliştirilecek” ve ekleyerek “İkisi de bitki – biri karasal diğeri suda yaşayan.” dedi.

Dikkat edilmesi gereken tek husus beslenme ve verim değildir. Bazı tüketicileri ikna etmek için renk, tat ve karakteristik balık kokusunun azaltılması gerekebilir. Diğer deneyler, yeni alg türlerinde protein içeriğini artırırken bu organoleptik özellikleri değiştirme yeteneğini zaten göstermiştir.

Mayfield, ticari gelişim için en büyük zorluğun bilimsel, teknik ya da estetik olmadığını da sözlerine ekledi. Bu, üretimi küresel olarak ölçeklendirme becerisidir. “Dünya ölçeğine ulaşmanın tüm zorluklarını, bunu yapana kadar bilemezsiniz” diyor ve ekliyor: “Ancak dünya bunu akıllı telefonlar, bilgisayarlar, fotovoltaik paneller ve elektrikli arabalarla yaptı – tüm bunların zorlukları vardı ve bu ‘yeni’ teknolojileri dünya ölçeğine taşımak için bunların üstesinden geldik, bu yüzden bunu alglerle yapabileceğimizi biliyoruz.”

Mayfield, insan nüfusu arttıkça, kaynaklar ve sistemler kırılma noktasına geldikçe alternatif gıda sistemlerine duyulan ihtiyacın hiç bu kadar acil olmadığını söyledi. “Gerçekten kasvetli bir gelecekten kaçınmanın tek yolu şimdi çok daha sürdürülebilir bir geleceğe geçiş yapmaya başlamaktır ve gıda olarak algler yapmamız, gereken bu geçişlerden biridir” dedi. [1]Microalgae could be the future of sustainable superfood in a rapidly changing world, study finds[2]Öne çıkarılan görsel

[cite]

 

Yorumlar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler İçerikler

Rastgele İçerikler