Endüstriyel Devrim (18.yy) döneminden başlayarak günümüze kadar ki süreci ele aldığımızda; artan nüfus ve buna bağlı olarak bu nüfusun taleplerine karşılık verebilme refleksi, salgın hastalıklar, kıtlıklar, peş peşe yaşanan savaşlar vb. tüm olgular artan enerji talebini ve karşılanabilirlik sorununu gündeme getirmiştir. Özellikle 2. Dünya Harbi sonrası enerji ihtiyacının karşılanması açısından doğal kaynaklar sonu olamayan mal ve hizmetler olarak görülmüş, ormanlık araziler sanayi için bilinçsizce kullanıma açılmış, üretimdeki atıklar noktasında “Kontrolsüz Yönetim Anlayışı” seçilmiş, kentlere yoğun göçler başlamış, tarımda kimyevi maddelerin kullanımı yaygınlaşmış ve bu süreç yeni bir sektörün doğmasına yol açmıştır. Tüm bunların sonucu olaraktan iklimsel değişim, emisyon ticareti ve sürdürülebilirlik gibi kavramlar gündemde yerini almaya başlamıştır.
Son dönemlerde insanların çevreye olan duyarlılığının da artmasına paralel olarak “Tarımsal İklim Değişikliği” ile ilgili çalışmaların arttığı görülmektedir. Literatür taraması yapıldığın da şu durum çok net bir şekilde görülmektedir:
Günümüzde gelişmiş ülke statüsünde yer alan devletlerin neredeyse tamamı yukarıda bahsedilen tarihsel süreç içerisinde çevreye ve doğal kaynaklara en fazla negatif baskıyı yaratarak bugünkü sermaye büyüklüğüne ulaşmışlardır.
Geçmişte sermaye artırımı için bu büyük çevresel kirlenmeye yol açan devletler günümüzde gelişmekte olan devletlere yaptıkları hataları hatırlatarak bir yol haritası ortaya koymaya çalışmaktadırlar.
Sürdürülebilir Kalkınma, Sürdürülebilir Bir Gelecek!
Artık devletler sürdürülebilir kalkınma ve sürdürülebilir bir ekonomik büyüme için sera gazı etkilerini minimuma indirmeleri gerekmektedir. Yani,
Sıçramak için geri çekilmek gerekiyor!
İnsanoğlunun enerji ihtiyacının çok büyük bir kısmı fosil yakıtların kullanımı ile sağlanmaktadır. Tarımsal iklim değişiminin temel nedeni fosil yakıt kullanımındaki artıştan kaynaklı olarak ortaya çıkan sera gazlarıdır.
Murphy kanunu bize şunu söylemektedir:
Dünyanın herhangi bir yerindeki kelebeğin kanat çırpmasının uzun vadede başka bir alanda etkiler yaratacağı ve bu nedenle olayların bir bütün dâhilinde incelenmesi gerektiğini anlatmaktadır. Bu bağlamda yapılacak olan bir değerlendirme, sürdürülebilir kalkınma ve doğal kaynakların geleceği açısından yani sürdürülebilir bir gelecek için bireylerin bilinç düzeylerindeki artışın sağlanması uzun vadede ortaya çıkabilecek olumsuzlukları minimuma indirebilecektir.
Sürdürülebilir Kalkınma Nedir?
Bu kavram, günümüz ihtiyaçlarının gerektirdiği kalkınmanın, gelecek kuşakların gereksinimlerini karşılama yeteneklerini ortadan kaldırmayacak şekilde gerçekleştirmesidir. Diğer bir tanımlama ile açıklanacak olunursa şu şekildedir:
- Ekonomik açıdan dünya piyasalarıyla rekabet etme gücüne sahip,
- İnsanların temel ihtiyaçları doğrultusunda gerekli eylemlerin rahatlıkla karşılandığı,
- Toplumların refah seviyelerini yükseltici,
- Toplumların yurttaşlık haklarını güvence altına alan,
- Eşitlikçi yaklaşımı ile dezavantajlı grupları da içerisine alarak nesiller arası dengeli bir planlama ve yönetim anlayışının hâkim olduğu bir sistemsel bütün olarak tanımlanabilir.
Sürdürülebilir kalkınma için bu maddelerin hepsinin karşılanarak eyleme geçirilmesi gerekmektedir. Hiçbir “Sürdürülebilirlik” planlaması; ekolojiden, ekonomiden ve toplumun psiko-sosyal dinamiklerinden bağımsız olarak düşünülemez.
Sürdürülebilir kalkınmanın tarihsel süreci incelendiğinde aşağıdaki gibi bir sıralama yapmak pratik anlamda mümkündür:
- 1972: Büyümenin Sınırları Raporu ve BM İnsani Çevre Konferansı
- 1987: Ortak Geleceğimiz Raporu
- 1992: Rio Zirvesi ve Gündem 21
- 1994: BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi
- 1996: Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Konferansı (Habitat I-II)
- 1997: Kyoto Protokolü
- 2000: Binyıl Kalkınma Hedefleri
- 2012: Rio +20 Konferansı
- 2015: Paris Anlaşması
- 2015: Gündem 2030 (Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri)
- 2021: Glasgow COP26 iklim değişikliği Konferansı
Günümüz dünyasında sadece ekonomik büyümenin ve milli gelirdeki artışın refah seviyesinin arttığı anlamına gelmediği görülmektedir. İşte bu noktada refah seviyesi ile sürdürülebilir kalkınma kavramı ve çevresel etkilerin paralellik gösterdiği bir dünyadan söz etmek mümkün olacaktır.
Kyoto Protokolü ve Karbon Ticareti
Kyoto Protokol’ü, tüm dünyayı etkileyecek olan küresel iklim değişikliğini ve bunun sonucu olarak ortaya çıkabilecek tüm olumsuzlukları minimum düzeyde tutmayı amaçlayan bir girişimdir.
Küresel iklim değişikliğinden kaynaklı ortaya çıkabilecek olumsuzlukları azaltmayı hedefleyen ilk uluslararası anlaşma niteliği taşıyan Kyoto Protokolü’ne göre anlaşmayı imzalayan taraf ülkeler, 1990 yılındaki sahip oldukları sera gazı emisyon seviye değerlerini 2008-2012 yılları arasında yaklaşık %5 oranında düşüreceklerini onaylamışlardır. Bu hedefe ulaşmak için protokolün etki mekanizmalarından biri olan Karbon (Emisyon) Ticareti önemli bir konuma sahiptir. Bu mekanizma piyasa bazlı çalışmakta olup böyle bir uygulamaya konu olan karbon ticareti Karbon Emisyon Borsası’nda işlem görmektedir. Bu piyasa, sera gazları içerisinde en büyük paya sahip olan (%70) özellikle Karbondioksit (CO₂) gazını sürdürülebilir düzeyde tutarak gelecek nesilleri güvence altına almaya çalışan bir etki mekanizmasıdır.
Bu mekanizmaya göre kendine emisyon değerleri üzerinden hedef koyan ülkeler eğer bu hedefleri doğrultusunda emisyon seviyelerini azaltabilirlerse; azalttıkları değer kadar başka ülkelere emisyon satabilmektedir. Sera gazları içerisinde en büyük payı %70 oranla Karbondioksit (CO₂) almakta olup, bu ticarete çoğunlukla “Karbon Ticareti” denilmektedir.
Sera gazı emisyon değeri CO₂’ye eşdeğer olarak ölçülmekte olup, bu değer Sanayi Devrimi döneminde yaklaşık olarak 300 ppm seviyelerindeyken, günümüzde bu değer yaklaşık olarak 400 ppm seviyelerine ulaşmıştır. Dünya genelinde iklim değişikliğini kontrolde tutmak adına gerekli önlemler alınmazsa 22.yy başlarına gelindiğinde gelecek nesillere 800 ppm’e yakın emisyona sahip bir dünya bırakmış olacağız.
Tüm bu bilgiler ışığında aşağıdaki gibi çözüm önerileri sıralamak mümkün olacaktır:
- Bilindiği üzere ticarete konu olan bir şeyin muhasebe biriminde karşılığı söz konudur. Bu bağlamda Karbon Ticareti muhasebeleştirilmesi gerekmekte olup, bu durum disiplinler arası toplantılarda tartışılması gerekmektedir.
- Karbon Vergisi, Uluslararası düzeyde tartışılmalı ve hukuki alt yapısı ileriye dönük olarak tasarlanmalıdır.
- Bu alanda farkındalık yaratmak ve gelecek nesillerin ihtiyaçlarını sürdürülebilir şekilde karşılayabilme güvencesini sunabilmek ancak doğru bir bilinci topluma aşılayabilirsek mümkün olacaktır. Bu anlamda ilköğretim düzeyinden başlayarak doğa bilimleri özendirilmeli, doğal kaynaklar, ekosistem, iklim değişikliği ve tarım vb. dersler bir zorunluluk olarak değil farkındalık yaratmak için müfredata eklenmelidir.
- Kontrollü sanayileşme sağlanmalı ve emisyon değerleri ciddi yaptırıma tabi tutulmalıdır.
- Kırsal alanlardan kentlere doğru göçlerin önemli bir kısmı fabrika bölgelerine doğru olduğu görülür. Bunun yanında kırsal alanlarda yaşayan insanlar bölgelerine yapılan fabrika vb. yatırımlara olumlu cevap verdiği ve bu yatırımları gelir artışı olarak gördüğü bilinmektedir. Bu bağlamda köy kahvelerinde demeçler verilmeli, köylülerimiz bilinçlendirilmeli ve gelecek projeksiyonu toplum olarak yansıtılabilmelidir [1]Çelik, L. (2009). Çevre Finansmanı Kapsamında Emisyon Ticareti ve Karbon Piyasasının Türkiye’ye Yansımaları. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, TC Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler … Continue reading[2]Çelikkol, H., & Özkan, N. (2015). Karbon Piyasalari ve Türkiye Perspektifi. Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, (31).[3]International Monetary Fund. (2008). The Fiscal Implications of Climate Change. IMF Staff Report, http://www. imf. org/external/np/pp/eng/2008/022208. pdf,.[4]Ratnatunga, J. (2007). Carbon cost accounting: the impact of global warming on the cost accounting profession. Journal of applied management accounting research, 5(2), 1-8.[5]Stern, N., & Stern, N. H. (2007). The economics of climate change: the Stern review. cambridge University press.[6]United Nations Climate Change. Erişim Tarihi: 15.03.2022. https://unfccc.int..
Nasıl Atıf Yapılır:
[cite]
DOI: scientiaturcica.com/10.5922/SCITUR.2022.018
Kaynaklar ve İleri Okuma
↑1 | Çelik, L. (2009). Çevre Finansmanı Kapsamında Emisyon Ticareti ve Karbon Piyasasının Türkiye’ye Yansımaları. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, TC Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya. |
---|---|
↑2 | Çelikkol, H., & Özkan, N. (2015). Karbon Piyasalari ve Türkiye Perspektifi. Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, (31). |
↑3 | International Monetary Fund. (2008). The Fiscal Implications of Climate Change. IMF Staff Report, http://www. imf. org/external/np/pp/eng/2008/022208. pdf,. |
↑4 | Ratnatunga, J. (2007). Carbon cost accounting: the impact of global warming on the cost accounting profession. Journal of applied management accounting research, 5(2), 1-8. |
↑5 | Stern, N., & Stern, N. H. (2007). The economics of climate change: the Stern review. cambridge University press. |
↑6 | United Nations Climate Change. Erişim Tarihi: 15.03.2022. https://unfccc.int. |