Adil Yargılanma Hakkı

Benzer İçerikler

Adil ve eşit bir toplumda yaşama ihtiyacı, insan hakları ve hukukun üstünlüğü kavramlarının doğumu  ve gelişimini etkilemiştir. İnsan Hakları  ve Adil Yargılanma Hakkı kavramları, insanların doğuştan birtakım haklara sahip olduğu ve bu haklara devletin müdahale edemeyeceği düşüncesinin bir tezahürü olarak XVII. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Güvenlik, mülkiyet, baskıya karşı direnme, özgürlük olmak üzere dört doğal hak belirlenmişken, zaman içerisinde bu haklar gelişerek günümüzdeki insan hakları kavramına ulaşılmıştır. İnsan haklarının evrensel olduğunun kabulü ile birlikte, ülkeler bir araya gelerek uluslararası sözleşmelerle aynı paydada buluşmayı taahhüt etmişlerdir. Amaç;  insan haklarının çerçevesini belirlemek, insan hakları kapsamında yer alan bazı kavramlar hakkında uzlaşma sağlamak ve bu haklara riayet edilmesini sağlayacak yasal düzenlemeler yapmaktır. Özellikle XX. yüzyıl, uluslararası sözleşmelere taraf olan devletlerin, sözleşme hükümlerini ulusal hukuklarına dâhil etmeleriyle ahlaki değerler olmaktan çıkıp pozitif hukukun bir parçası haline gelmiştir. Adil yargılanma hakkı bireylere dava sonucunda verilen kararının değil, yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetleme imkânı verir.

Adil yargılanma hakkının, bireysel özgürlüklerin güvence altına alınmasına ilişkin tanınan ilk hukuki belge Magna Carta Libertatum’dur. Demokratik bir toplum için en önemli unsur hukukun üstünlüğüdür. Hukukun üstünlüğü; insan haklarının güvencesi ve koruyucusudur. Doğal olarak da adil yargılanma hakkı bir hukuk düzeni tarafından korunmadıkça demokratik bir yapıdan söz edilemez.

Hukuk devleti olabilmek; temel hak ve özgürlüklerin sağlanması ve bunların gerektiği şekilde korunmasına da bağlıdır. Adil yargılanma hakkı ihlallerinin görüldüğü toplumlarda, hukuk devleti kavramından bahsedilmesi altı boş bir tanım olmaktan öteye gidemeyecektir. Anayasamızın 36. Maddesi; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.” diyerek adil yargılanma hakkını güvence altına almıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde; medeni hak ve yükümlülükler, suç isnadı ve kimi idari uyuşmazlıklara ilişkin hükümler düzenleyerek hem özel hukuka hem de ceza hukukuna ilişkin konuları kapsamaktadır. Madde 6/3’te ise sanık ve şüpheli haklarına yer verilmektedir. Adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddenin kapsamında birden çok ve birbirinden bağımsız hakların yer alması, hakkın uygulama alanını genişletmektedir. Adil bir yargılanmaya ilişkin temel ilkeler 6. maddenin ilk paragrafında açıkça sayılmıştır. Buna göre kanunla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme, kamuya açık olarak ve makul süre içerisinde yapılan bir yargılama ve aleni olarak verilen kararın yargılamanın adil olabilmesi için olmazsa olmaz kurallar olduğu söylenebilir. Ayrıca hak arama özgürlüğü, masumiyet karinesi, silahların eşitliği, mahkeme kararlarının gerekçeli olması gibi ilkeler de adil yargılanma hakkının zımni unsurları arasında değerlendirilmektedir. 6. maddenin 3.fıkrasında ise şüpheli/sanık hakları olarak adlandırılan ve ceza muhakemesinde uyulması gereken asgari ilkeler düzenlenmiştir.

Adil yargılanma hakkı ihlalleri; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) en çok ihlal başvurusu yapılan madde olma özelliğine sahiptir. 1959-2017 yılları arasında tüm taraf devletlerin yaptığı başvuruların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi%39.68’i adil yargılanma hakkına ilişkindir. Benzer şekilde 1959-2017 yılları arasındaki Türkiye’nin AİHS ihlalleri dağılımına ilişkin istatistikler incelendiğinde, ilk sıradaki ihlalin adil yargılanma hakkına ilişkin olduğu görülmektedir. Adil yargılanma hakkının hem iç hukukta hem de AİHM’de en çok ihlal başvurusu yapılan hak olması, kapsamlı bir hak olmanın ve geniş bir düzenlemeye sahip olmanın yanında, AİHS’de yer alan diğer temel hak ve özgürlüklerin de teminatı olmasından ileri gelmektedir. AİHS’de yer alan işkence görmeme hakkı başta olmak üzere, yaşama hakkı, düşünce, ifade, din ve vicdan ve örgütlenme özgürlükleri gibi birçok hakkın korunması için olmazsa olmaz niteliği açısından önemli bir fonksiyonu icra etmektedir. Adil yargılanma hakkı olmaksızın diğer temel hakların güvence altında olduğunu söylemek mümkün değildir.

Adil yargılanma hakkı gereği; savunmanın temsilcisi olan Avukatlar, somut olayda herhangi bir taraf değildirler.  Suç isnadı ile karşı karşıya kalan kişilerin adil yargılanma hakkının tesisi için, suçlama konusu ne olursa olsun, muhakemenin adil yürütülmesinin olmazsa olmaz unsurlarıdır. Kişilerin adil olarak yargılanması için temsil, Avukatı, suç isnadının tarafı yapmayacağı gibi savunulan kişinin eylemlerinin tarafı da yapamaz.  [1]AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ ÇERÇEVESİNDE ADİL YARGILANMA HAKKININ UYGULAMA ALANI 

[cite]

Yorumlar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler İçerikler

Rastgele İçerikler