“Kirli Gerçekçilik”: Monet’in Sanatı Sisin Evrimini Nasıl Yansıtıyor?

Benzer İçerikler

Oscar-Claude Monet, 19. yüzyılda empresyonist sanat hareketinin önemli bir yerine sahip kurucusuydu. Bazı bilim insanları şimdi Fransız ressamın devrimci tarzının büyük ölçüde hava kirliliğinden etkilendiğini düşünüyor.

Monet, kariyerinin başında gökyüzüyle zıt olan şehirleri ve manzaraları keskin bir şekilde resmetti. Ancak Sanayi Devrimi’nin sonuçları kızıştıkça, sanatçının bakış açısı daha puslu bir hale büründü ve paleti daha da soluklaştı. 

İklim bilimcileri bu değişikliklerin o zamanın atmosferik koşullarını yansıttığını gösterdiler. Araştırma, Paris’teki Sorbonne Üniversitesi’nden Anna Lea Albright ve Harvard Üniversitesi’nden Peter Huybers tarafından yönetildi.

Yazarlar “Önerimiz; Turner, Monet ve diğerlerinin eserlerinde geliştirilen Empresyonizmin kirli gerçekçilik unsurları içerdiğidir” olarak yazıyor.

Araştırmacılar, Sanayi Devrimi’nin tamamını ve sonraki dönemini kapsayacak şekilde, 19. yüzyılda üretken bir halde gökyüzünü resmetmiş olan iki sanatçıya odaklandılar: Monnet ve atası İngiliz ressam Joseph Mallord William Turner. 

Hava kirliliğine atmosferde asılı hale gelen toksik mikroskobik partiküllerin artışı neden olur. Sanayi Devrimi sırasında, bu emisyonların çoğu kömür santrallerinden meydana geldi.

İs parçacıkları güneş ışığını emip dağıtabileceğinden hava kirliliği renkleri matlaştırabilir ve keskinliği bulanıklaştırabilir. Örneğin; kirli bir ufuk çizgisinin günümüzdeki fotoğrafları, berrak gökyüzü fotoğraflarından ortalama %19 daha az kontrast gösteriyor. 

Bu analitik tekniği resimlere uygulamak, araştırmacıların kömür emisyonlarına dayalı olarak ne kadar kontrast beklenmesi gerektiğini tahmin etmelerini sağladı. Monet için yazarlar, 1864 ve 1901 yılları arasında üretilen 38 tabloyu incelediler. Turner içinse 1796 ve 1850 yılları arasında resmedilen 60 yağlı boyayı incelediler. 

Yazarlar “Turner’ın çalışmalarında, keskin hatlardan puslu konturlara doğru bir ilerleme oldukça belirgin, daha doymuş pastel benzeri renklendirme ve figüratif olarak empresyonist sembolize edilmekte” olarak yazıyor.

“Monet’in eserlerinde de benzer bir geçiş ortadadır.”

Turner’ın eserlerinin çoğu İngiltere’de yer alırken, Monet’in eserleri, Paris ve Londra’da bulunduğu araştırmacılar tarafından düşünülmektedir. Her iki şehirdeki tarihsel kömür emisyonları, sanatçıların daha empresyonist bir tarza geçmesini yakından takip ediyor. 

Örneğin, Monet tarafından kariyerinde daha sonra kullanılan düşük kontrast, 19. yüzyılın sonunda Londra’daki yüksek emisyonlarla eşleşiyor. 

Monet’in başlangıçtaki resimlerinde, görünürlük ortalamaları yaklaşık 24 kilometre (15 mil). Ancak Monet’in Londra’daki gündüz resimleri için görünürlük ortalamaları sadece 6 kilometre.

Charing Cross Bridge’ın resimleri özellikle puslu. Ortalama bir görünürlük sadece 1 kilometredir. Bu kulağa aşırı gelebilir fakat 1901’de resmi bir soruşturma kış görünürlüğünün asla 2 kilometreden fazla olmadığını açıkladı. 

Monet’in sisli günlerde üretken olarak boyama şansı bile var. Mektupları; 1900 yılındaki resim dönemlerini, hava kirliliğine uygun düşük rüzgar ve yağmurun, günlük hava durumu raporları ile uyumlu olduğunu detaylandırıyor.

Monet bile, “Londra’da en sevdiğim şey sis,” ve “Kalktığımda sis olmadığını ve hatta bir tutamının bile görünmediğini fark edince dehşete düştüm. Yere kapanmıştım ve tüm resimlerimin onun için yapıldığını görebiliyordum fakat sonra yavaş yavaş ateşler yakıldı ve duman ve sis geri döndü.” diyerek dile getiriyor. 

Albright ve Huybers’a göre, çevresel değişikliklerin insanlardan kaynaklanmasa bile, sanat eserlerinde yansıtıldığı açıktır.

Örneğin Turner, 1815’teki Tambora volkanik patlamasını takip eden yıllarda suluboya ile bir dizi gün batımı resmetti ve bu da atmosferi kızartan bir sürü parçacık yaymasına neden oldu.

“19. yüzyılın sanat eleştirmeni John Ruskin, Turner’ın çalışmaları hakkında ‘Gençliğimdeki hava şimdiki gibi olsaydı, ‘Modern Ressamlar’ gibi bir kitap hiçbir zaman olmaz veya olamazdı.’ diye yazmıştı.”

Aynı şey diğer birçok sanatçı için de söylenebilir. Araştırmacıların ortaya koyduğu örnek akım eserleri, Monet ve Turner’dan daha fazla işe yarıyor. 

Albright ve Huybers, bunu Gustave Caillebotte (1848 – 1894), Camille Pissarro (1830 – 1903), Berthe Morisot (1841 – 1895) ve James Abbott McNeill Whistler’ın (1834 – 1903) çalışmalarına başarıyla uyguladılar.

Bu, hava kirliliğinin tüm tarihi ressamların üstünde etkisi olduğu anlamına gelmez ama kesinlikle birçoğu için güçlü bir etki gibi görünüyor.

Örneğin Edgar Degas gibi ressamlar, gözleri zamanla zayıfladığından daha puslu bir paletle resim yapmış olabilir. Ancak Monet, katarakt ortaya çıkmadan yıllar önce empresyonist tarzda resim yapmaya başladı. Muhtemelen tarzını yaşlılığından çok hava kirliliği etkiledi. 

Yazarlar “Bizim görüşümüz, doğa olaylarını içeren empresyonist resimlerin – hayal edilmesinin, birleştirilmesinin veya soyutlanmasının aksine – önemlerini azaltmadığıdır.” diyerek noktalıyor.

“Aksine, çevre ve sanat arasındaki bağlantıyı vurguluyor.” Bugüne kadar devam eden bir bağlantı. [1]‘Polluted Realism’: How Monet’s Art Mirrors The Evolution of Smog

[cite]

Kaynaklar ve İleri Okuma

Yorumlar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler İçerikler

Rastgele İçerikler