Hayatın Temeli: ANNE SÜTÜ

Benzer İçerikler

Doğumdan hemen sonra anne ve bebeğin birbirleri arasında bağ kurmayı sağlayan ilk unsur, anne sütüdür. Bu yazımızda sizlere anne sütünün oluşumu, içeriği ve ilk 6 ay anne sütünün neden önemli olduğu ile ilgili bilgiler vermeye çalışacağız.

Anne Sütünün Oluşumu ve İçeriği

Epitel hücrelerinin tek bir tabaka olarak meydana getirdiği alveoldür. Her bir gebelik ve laktasyon dönemleri biyolojik olarak birbirini takip eder. Gebelik süresince besin öğeleri, enfeksiyonlara karşı koruyucu ve büyümeyi düzenleyen hormonlar, immün-aktif maddeler plasenta yoluyla fetüse geçer. Doğumdan sonra plasentanın bu işlevleri anne sütü aracılığı ile yerine getirilir. Meme bezleri, gebelik ve onu izleyen postpartum dönemde hızlı fizyolojik değişikler gösterebilen modifiye endokrin bezlerdir. Puberte, gebelik ve laktasyon döneminde meme bezleri şekil, boyut ve fonksiyon olarak dramatik değişikler gösterir. Bu değişikler başarılı bir emzirme için kritik önem taşır. Meme bezlerinin görevi, hem yenidoğanı beslemek hem de antikorları anneden bebeğe iletmektir. Laktasyon çeşitli hormonların dengesine bağlıdır. Laktasyonun başlangıcı ve devamı için fonksiyonel bir hipotalamohipofizer sistem varlığı şarttır. 

Laktasyon üç basamaklıdır: 

  1. Mammogenezis veya meme gelişimi ve büyümesi

2) Evre I laktogenez 

3) Evre II laktogenez

Meme Yapısı ve Gelişimi: Olgun meme konnektif doku ve adipoz dokudan oluşan stromaya gömülü glandüler dokuyu içerir. Stroma, kan damarları, lenf damarları ve sinirleri taşır. Meme hacmini esas olarak stromal doku belirler. Meme dokusunun esas öğesi gestasyonun 10-12. haftasından başlayarak mezenşim altında yayılan epidermisin gelişmesinden kaynaklanıp, süt salgılayan memenin ortasında meme ucu (areola) adı verilen koyu renkli yuvarlak bir yapı vardır. Bu yapının ortasında da meme başı adı verilen silindir şeklinde sütün esas boşaldığı yapı yer alır. Meme ucunda yer alan Montgomery salgı bezleri kaygan bir sıvı salgılayarak meme başlarının esnek kalmalarını ve enfeksiyöz ajanlardan korunmalarını sağlar. 

Her meme, lob adı verilen 15-20 adet bağımsız süt üreten birimden oluşur. Her lob kendi içinde lobül adı verilen 20-40 adet daha ufak alt birime ayrılır. Her lobül de yine kendi içinde alveollere yani esas süt üreten hücrelerin toplandığı çok sayıda bölüme ayrılır. Alveollerin çevresinde tek sıra hücre dizisi bulunur, minyatür kaslar gibi hareket eden bu hücreler kasılmaları ile alveollerde yapılan sütü küçük süt kanalcıklarına (duktül) aktarırlar. Meme dokusu içinde üretilen sütü dışarıya taşımak için çok sayıda süt iletim kanal ve kanalcıkları bulunur. İlk günlerde salgılanan kolostrum ve geçici sütün miktarı azdır. 

Postpartum 3-5. günlerden sonra süt yapımı artar. Süt yapımının artması laktasyonun 40. saati dolayındadır, buna “sütün gelmeye başlaması” dönemi denir. Doğumdan sonra laktogenezde rol oynayan “süt oluşum refleksi (Milk Production Reflex)” ve “süt salgılanması refleksi (Letdown Reflex)” olmak üzere iki refleks vardır. Laktasyonun başlaması prolaktine bağlıdır. Gebeliğin sonuna doğru prolaktin konsantrasyonu normale göre 20 kat artar. Prolaktin ve plasental laktojen hormonun süt sentez ettirici etkileri doğum öncesi östrojen ve progesteronla inhibe edilmiş durumdadır. Doğumdan hemen sonra bu inhibisyonu kalkar. 

Prolaktin çeşitli protein ve yağların sentezini başlatır. Bebeğin emmesi ile prolaktin konsantrasyonu 15-20 dakika içinde artar ve maksimum düzeylere ulaşır. Meme başları düzenli aralıklarla uyarılırsa kan prolaktin düzeyleri en az 15 ay yüksek kalır. Bu nedenle bebek istedikçe emzirmek, süt yapımından sorumlu prolaktin düzeylerinin devamlı yüksek kalmasında temel rol oynar. Nikotin emme uyarısıyla artan prolaktin salınımını azaltır. Bu da sigara içen annelerde izlenen kısa emzirme periyodunu açıklar. Salgılanan süt miktarı ile üretilen arasında korelasyon vardır. Prolaktinde artış olmadığında (hipotalamohipofizer sistem harap olması veya bebek emzirilmediğinde) memeler süt üretim yeteneğini birkaç gün içinde kaybederler.

Oksitosin en güçlü galaktokinetik hormondur ve psikolojik uyarılarla aktive olarak sütün glanddan salgılanmasını sağlar. Nörohipofizden oksitosin salınımı nöral kontrol altındadır ve uyarı bebeğin emmesiyle oluşur. Areolada dokunma duyusu 4. 5. ve 6. torakal sinirlerle medulla spinalise taşınır, oradan kalkan uyaranlar/impulslar hipotalamustaki paraventriküler ve supraoptik nukleusları oksitosin sentezlenip arka hipofize taşınması için uyarır. Oksitosin memenin kesecik ve kanal sistemine kan yoluyla ulaşıp miyoepitelyal hücreleri kastırarak alveolü boşaltır. Süt laktiferöz kanallardan laktiferöz sinuslara ve oradan meme başındaki deliklere doğru fışkırtılır. Böylece bebeğin memeyi emmeye başlamasından sonra 30 sn-1 dk. içinde sütün aktığı görülür. 

Uygun süt ejeksiyonu başarılı bir laktasyon için çok önemlidir. Plazma oksitosin seviyeleri emzirme başlangıcından hemen sonra yükselir ve emzirme boyunca yüksek kalır. Laktasyonda emzirme sayısı arttıkça oksitosin seviyesindeki artış devam eder. Kadınlarda refleks oksitosin salınımı sıklıkla şartlı reflekse dönüşür. Süt salınımı için her zaman dokunma uyarısı gerekmez, bebeğin varlığı hatta ağlama sesi bile santral sinir sistemini oksitosin salınımı için harekete geçirebilir. Bir memenin emilmesi yalnız o memede değil, diğer memede de süt akışına neden olur. Sekresyonun belli bir düzeyde tutulabilmesi için süt kanallarının sık sık boşaltılması gerekir. Postpartum 4. aydan sonra süt salınımı için gereken tek uyarı emme ve emzirme olmakla birlikte çevresel ve emosyonel etkenlerde önem taşır. Ayrıca emzirme dönemindeki oksitosin salınımı uterus kontraksiyonlarına yol açıp erken puerperiyumdaki uterus involusyonuna da katkıda bulunur.

Süt Sentezinin İnhibisyonu 

Memede süt üretimi düzenli olarak sütün memeden boşaltılmasına bağlıdır. Süt sekresyonunda ki yetersizlik uzun süre süt ile dolu alveol lümenine neden olur. Bu durum alveoler distansiyona ve meme içi basıncının artmasına yol açar. Meme alveolündeki basınç artışı kapiller yatağa kan akımını engelleyerek sütsentezi için gerekli olan besin ve uyarıcı hormon desteğini azaltır. Ayrıca artmış meme içi basıncı hücreler ile bazal membran arasındaki bağlantıları bozarak sütsentezinin azalmasına katkıda bulunur. Süt sentezindeki diğer bir feedback mekanizma prolaktin ile ilişkilidir. Süt ile dolu memede, süt sentez eden hücre içine prolaktin hormonu düşük miktarda alınır ve sonuç olarak düşük miktarda süt sentezlenir. 

Diğer bilinen süt sentezi feedback mekanizması “feedback inhibitor of Lactation (FIL)” veya “inhibitör protein”dir. FIL memedeki epitelyal hücrelerden artmış meme içi basıncına yanıt olarak salgılanır. Hücre yüzey prolaktin reseptörlerinde down regülasyon yoluyla sekretuvar yolakta geri dönüşümlü blokaj yapar. Bu nedenle iki emzirme arasındaki sürenin uzaması veya sık olmayan aralıkla emzirme (ör: annenin işe başlaması) meme bezinde distansiyona ve süt sentezinde azalmaya yol açar. Laktasyon veya galaktopoez yeterli süt sentezinin devam etme sürecidir.

Anne Sütünün İçeriği 

Anne sütü çok sayıda kimyasal ve hücresel bileşeni içeren biyolojik olarak aktif bir sıvıdır. Anne sütündeki başlıca makronutrientler: 

✓ Laktoz ve oligosakkaritler 

✓ Süt lipitleri, trigliserit, kolesterol, fosfolipit ve steroid hormonlar 

✓ Proteinler, kazein, alfa-laktalbumin, laktoferrin

 ✓ Mineraller, sodyum, potasyum, klor, kalsiyum, magnezyum, fosfat, sekretuvar IgA, lizozim Anne sütündeki nutrisyonel bileşenlerin çoğu multi-fonksiyoneldir. 

Başlıca fonksiyonları: 

❖ Bakterio-statik ve immün-modülatör etki 

❖ Anti-inflamatuar etki

 ❖ Bağırsaktaki kript hücreleri ve diğer vücut hücrelerinde büyüme 

❖ Sindirime yardımcı Anne sütünün başlıca hücresel bileşenleri makrofaj, lenfosit, nötrofil, epitelyal hücrelerdir. Kolostrumdaki hücre sayısı 106 /mL iken 6. ayda 105 /mL’ye düşer. Anne sütünde Periferal kandakine benzer miktarda lökosit bulunur, ancak periferik kandakinin aksine makrofaj miktarı Nötrofillere göre baskındır. Sütteki makrofajlar kemotaksis, fagositoz, kompleman sekresyonu yapabilirler, B ve T lenfositleri de infantın barsağının zararlı mikroorganizmalardan korurlar. Yaşamın 2-3. ayından sonra anne sütünde hücresel olarak epitelyal Komponenti belirginleşir, lökosit sayısı düşer. Anne sütü salgılandığı döneme ve bileşimine göre;

 ✓ Kolostrum: Doğumdan sonra (postpartum) ilk beş gün boyunca salgılanan süttür. 

✓ Geçiş Sütü (Transizyonel): Kolostrumdan sonra 5-15. günler arasında salgılanan süttür. Miktarı kolostruma göre fazladır. Protein içeriği azalırken, laktoz, yağ ve kalori içeriği artar.

 ✓ Matür Süt (Olgun): On beşinci günden sonra salgılanan süttür.

Anne sütünün içerisindeki besin maddeleri proteinler, lipidler, karbonhidratlar vb organik bileşenler bebek beslenmesi için hayati önem taşıyan maddelerdir. Şimdi hep birlikte inceleyelim.

Protein: Toplam protein içeriği inek sütüne oranla düşük (1,1 g/dl ve 3,2 g/dl), ancak biyolojik değeri yüksektir ve yaşamın ilk altı ayında tek başına bebeğin protein gereksinimini karşılar. Anne sütünde bulunan proteinler kazein ve whey proteinleri olup, kazein/whey proteinleri oranı 40/60’dır. Bu oran anne sütü proteinin sindirilebilir olmasının ve emiliminin yüksek olmasına ve vücut proteinlerine dönüşme oranının (Net Protein Kullanımı (NPU) %100) yüksek olmasına neden olur. Anne sütünün antienfektif özellik gösteren proteinleri whey proteini fraksiyonundadır ve bu proteinlerin en önemli bileşenleri α laktalbumin, laktoferrin, lizozim, immünoglobulinler ve serum albüminidir. Alfa laktalbumin meme alveollerinde laktoz sentezinde görev alır. İnek sütü whey proteinlerinin önemli bir kısmını oluşturan ve alerjen olan β-laktoglobulin anne sütünde bulunmaz. Sindirimi daha güç olan kazein bölümü anne sütünde inek sütüne oranla düşüktür (%40 ve %82). Anne sütünde bulunan total proteinlerin %10- 25’ini oluşturan Laktoferrin, demir bağlayıcı özelliği olan bir proteindir ve bebekleri gastrointestinal enfeksiyonlardan, bakteriostatik etkisiyle korur. Aynı zamanda anne sütündeki demirin biyoyararlılığını artırır. 

Lipit: Anne sütü kalorisinin %50’sini sağlayan lipitler; anne sütünde, inek sütüne oranla daha yüksektir (4,5 g/dl ve 3,8 g/dl) ve küçük çaplı yağ globülleri halinde bulunur. Anne sütünde bulunan lipaz düşük safra düzeyinde bile yağ sindirimine yardımcı olur. Anne sütü, özellikle prematüre bebeklerin annelerinin sütü, araşidonik asit, dokzahekzaenoik asit, linolenik asit ve alfa linoleik asit gibi uzun zincirli çoklu doymamış yağ asitlerinden zengindir. Bu yağ asitleri sinir ve retina hücrelerinin yapısına girerek sinir sistemi ve görme işlevlerinin gelişiminde rol oynarlar. Anne sütü içeriğindeki yağ oranı emzirme süresince değişiklik gösterir. Bir emzirme döneminin sonuna doğru salgılanan sütte, emzirmenin başlangıcına göre yağ oranı artış göstermektedir. Bu son sütü alan bebek, doygunluk hissederek memeyi bırakmakta, böylelikle obesite riskinden korunmaktadır. Anne sütünde, erken laktasyon döneminde fosfolipit ve sinir sisteminin gelişiminde rolü olan kolesterol içeriği yüksektir. Bu durumun lipid enzim sisteminin erken aktivasyonu ve ileride gelişebilecek hiperlipidemi ve aterosklerozun önlenmesinde etkili olabileceği öne sürülmektedir. Anne sütünde bulunan yağlar çevresi membranlarla çevrili yağ globülleri şeklindedir. Globülin çekirdek kısmını trigliseritler membranının fosfolipidlerin, kolesterol ve proteinler oluşturur. Yağ globülinlerinin çapı 1.5-4 mikron arasında değişmektedir. Anne sütü olgun süte döndükçe büyük çaplı globülinlerin oranı artmaktadır. Anne sütü yağ globülinlerinin çapı inek sütün yağ globülinlerinin çapından küçüktür ve bebekteki yağ absorpsiyonunu kolaylaştıran önemli bir faktördür.

Karbonhidrat: Anne sütünde karbonhidratların çoğunluğunu laktoz oluşturmaktadır. Laktoz; kalsiyum, magnezyum gibi minerallerin emilimini artırır, kemik mineralizasyonunu olumlu yönde etkiler, beyin ve spinal korda galaktolipitlerin yapısına girerek beyin gelişiminde rol oynar. Laktoz, anne sütünde inek sütüne oranla yüksek düzeydedir (7,1 g/dl ve 4,1 g/dl). Anne sütünde önemli miktarlarda glikoz, galaktoz gibi basit şekerler ile bebeği enfeksiyonlardan koruma özelliği olan oligosakkaritler ve diğer bazı kompleks karbonhidratlar da bulunmaktadır. Anne sütünde, aminoasit ve proteinlere bağlı bulunan karbonhidratlar (glikoproteinler ve glikopeptidler), Lactobasillus bifidus’un büyümesini uyardığından “bifidus faktör” veya “büyüme faktörü” adı da verilir. Anne sütünün büyük bölümü sudur (>%80), osmotik etkisi ile su çekilmesine neden olan laktozun süt yapımında büyük payı vardır. Anne sütünde laktoz oranı ne kadar yüksek olursa monovalan iyonların oranı o kadar düşük olmaktadır. Düşük orandaki monovalan iyon böbrekler için düşük solüt yüke neden olur.

Vitaminler: Anne sütündeki vitamin miktarı annenin vitamin alımından ve beslenme durumundan etkilenir. Suda eriyen vitamin konsantrasyonları annenin diyeti, özellikle yakın zamandaki beslenme şekli ile ilişkilidir. Yağda eriyen vitamin konsantrasyonları vücut depolarını ve son zamanlardaki diyet özelliklerini yansıtır. Anne sütündeki vitamin A retinil ester şeklinde olup konsantrasyonu laktasyonun evresi ve annenin diyetine göre 200-600 mg/L arasında değişir. Anne sütünde K ve D vitamini miktarları düşüktür. Vitamin D konsantrasyonu 0.1-1 mg/L arasında değişmektedir ve diyetten etkilenmektedir. Vitamin K konsantrasyonu 1-9 mg/L arasında değişmekte olup bebek için bir sorun oluşturmayacağı bilinmesine rağmen her yenidoğana, özellikle prematüre ve düşük doğum ağırlıklı bebeklere, doğumda suda eriyen vitamin K preparatının 1 mg intramüsküler uygulanması önerilmektedir. Vitamin K konsantrasyonu, annenin diyetinden etkilenmez. Anne sütünde bulunan vitamin E’nin %83’ü α-tokoferol şeklindedir. Kolostrumda vitamin E düzeyi yüksek iken, matür sütte azalmaktadır. Vitamin C’nin anne sütündeki konsantrasyonu 100 mg/L olup plazmadakinin 8-10 katıdır.

Mineraller: Anne sütünde bulunan başlıca eser elementler; demir, bakır, çinko, magnezyum, krom ve selenyumdur. Bu elementlerin sütteki miktarı laktasyon süresine göre değişiklik göstermektedir. Kolostrumdaki demir ve bakır miktarı, matür sütle aynıdır. Buna karşın çinko ve selenyum miktarı kolostrumda daha fazladır. Anne sütünün mineral değişimi annenin diyeti ile büyük bir değişim göstermez. Bu regülasyonun annedeki mineral depoları kullanılarak olduğu düşünülmektedir. Örneğin, anne diyetinde kalsiyum ve fosfor kısıtlandığında kemiklerden olan mobilizasyonu ile bu minerallerin sütteki konsantrasyonu değişmez. Anne sütündeki minerallerin biyoyararlılığı çok yüksektir. Kalsiyum içeriği, inek sütüne oranla düşük olmasına (34 mg/dl ve 120 mg/dl) rağmen, kalsiyumun fosfora oranı 2/1 olup emilimi daha yüksektir (%55; %38). Bu özelliği ile anne sütü kemik mineralizasyonu için uygundur. Anne sütünde bulunan demirin emilimi de inek sütüne göre daha yüksektir.

Anne sütünde besin maddeleri kadar önemli olan başka bir husus daha vardır. Bu bebeğin dış etkilerden (hastalık vb.) korunmak için bağışıklığını güçlendirmek için gerekli olan biyoaktif maddelerdir.

Anne sütü yenidoğan gereksinimlerine göre anlık ayarlanabilen eşsiz besleyici özelliği yanı sıra bebeği çeşitli enfeksiyonlardan koruyan biyoaktif maddeler, büyüme ve gelişmeyi etkileyen hormon ve büyüme faktörleri, immün sistemi düzenleyen faktörler ve antiinflamatuar maddeler içermektedir.

İmmünoglobulinler: Anne sütünde başlıca sekretuvar IgA olmak üzere IgG, IgM, IgD, IgE gibi immünoglobulinler bulunmaktadır. Annenin bağırsaklarında ve Bronşial ağacındaki lenfoid dokuda bulunan ve spesifik IgA sentez eden plazma hücreleri gebelik süresince dolaşımla meme bezlerine ulaşırlar. Meme dokusunda iken ürettikleri sIgA süt aracılığı ile bebeğe geçerek spesifik mikroorganizmalara karşı korurlar (enterobroncho-mammary immün sistem). Sekretuvar IgA bakterilerden E Coli, vibrio kolera, H influenza, difteri, pnömoni, Salmonella, Shigella ve virüslerden polio, rota virüs, HIV ve sitomegalovirusa karşı etkilidir

Non immün koruyuculuk

Spesifik mikroorganizmalara karşı immün koruyucu maddeler ile birlikte anne sütünde nonspesifik olarak ve immün aracılık olmadan bebeği koruyan faktörler de vardır.

  1. Laktoferrin: Demiri bağlayarak patojen mikroorganizmaların üremesini engelleyen bakteriostatik etkisi olan bir proteindir. Bağışıklık sistemini güçlendirir ve büyüme etmenidir.
  2. Kazein: H. pylori’nin mide mukozasına tutunması, S. pneumonia ve H. influenzae’nin solunum sistemi epiteline tutunmasını inhibe ettiği bilinmektedir.
  3. Bifidus Faktörü: Bağırsak pH’sını düşürerek, diyareye neden olan mikroorganizma ve mantarların üremesine engel olan Laktobasillus bifidus adlı yararlı bakterinin oluşumunu sağlar.
  4. Lizozim: Bakterisidal etkisi olan bir enzimdir.
  5. İnterferon, Laktoperoksidaz: Antiviral etkili ve bakteriostatik etkisi olan bir proteindir.
  6. Hücre ve Antikorlar: T ve B lenfositler, makrofajlar, nötrofiller, epitelyal hücreler.
  7. Komplemanları, Fibronektin: Özellikle C3 opsonin (antijenle birleşerek onu fagositoza hassas kılan antikor) olarak görev alır.
  8. Gliko-konjugatlar ve oligosakkaritler: Zararlı bakteri ve virüslerin kendilerini veya toksinlerini bağlayarak epitele tutunmasını önlerler. En iyi bilinenleri yağ globülin membranında bulunan müsin-1 ve laktadherin’dir. E. coli, H. influenza, S. pneumonia, V. cholerae, rota virüs, HIV gp120’nin epitele ve reseptörlere tutunmasını engellerler.

Sitokinler: Yenidoğanın immünitesini gelişmesine yardımcı olurlar. Sitokinler ve reseptörleri kolostrumda yüksek oranda bulunurlar. Sitokinlerin bazıları inflamasyonu arttırır (TNF-α, interlökin-1, interlökin-6, interlökin-8, interferon γ), bazıları da inflamasyonu baskılar (interlökin 10).

Antioksidanlar: Oksijen radikallerini yakalar, H2O2’yi yıkarlar. Lipid peroksidasyonunu önlerler ve inflamatuar proteazlar inhibe ederler (vitamin A, C, E, katalaz, glutatyon peroksidaz, E grubu prostoglandinler, platelet aktive edici faktör).

Uzmanların sürekli dile getirdiği ve çokça dikkate alınması gereken bir husustan sizlere bahsetmek istiyoruz. “İlk 6 ay anne sütü çok önemli”, peki bu söz neden bu kadar önemli?

Anne sütünün hem anne hem bebek açısından sayısız yararına rağmen, emzirmeye başlama, ilk 6 ay SAS verme ve emzirmeye devam etme süresi tüm dünyada halen istenen düzeyde değildir. Dünyada gelişmekte olan ülkelerde 6 aydan küçük bebeklerin %39’u SAS alırken bebeklerin %58’i 20. ila 23. aya kadar anne sütü alımını devam ettirmektedir. Altı aydan küçük bebeklerde yalnız anne sütü ile beslenme oranları; Afganistan’da %16, Çin’de %51, Doğu Asya’da %32, Güney Afrika’da %30 olarak rapor edilmiştir.

Her annenin doğumdan sonra ilk bir hafta boyunca memelerinden ”kolostrum” adı verilen süt gelmektedir. Bu süt, bebeğin enfeksiyonlara karşı korunması için özel bileşikler içerdiği için çok önemlidir. Doğum sonrasındaki ikinci haftada ise bu sütteki protein içeriği yavaş yavaş azalırken laktoz, yağ ve toplam kalori miktarı artar. Bu nedenle ikinci haftadaki süt ”geçiş sütü” olarak adlandırılmaktadır. 

Anne sütünün bebeğe özgü olması, sindiriminin inek sütüne göre daha kolay olmasını sağlamakla birlikte inek sütüne göre protein ve mineral içeriğinin daha az olması bebeğin hem sindirimi hem de böbreklerinin sağlığı açısından önem arz etmektedir. Ayrıca anne sütünde bulunan demir, çinko gibi minerallerin bebek tarafından kullanımı ve emilimi inek sütüne göre çok daha fazladır. Örneğin anne sütündeki demirin emilimi inek sütüne göre 5 kat daha fazladır.

Anne sütündeki yağ içeriğine bakılırsa daha kolay sindirilebilen doymamış yağ asitleri oranının fazla olduğu görülür. Beyin ve sinir sistemi için gerekli olan yağ asitleri anne sütünde inek sütüne göre 8 kat fazla bulunur ve bu yağ asitleri ilk 4 ay bebekler tarafından sentezlenemediği için anne sütüyle alınması zorunludur. Bunlara ek olarak, anne sütü her zaman kullanıma uygundur; her zaman taze ve temiz olarak bulunur. Aynı zamanda doğal ve ekonomik bir beslenme kaynağıdır. Sonuç olarak emzirmek ve bebeğe ilk 6 ay sadece anne sütü verilmesi anne ve bebek sağlığı açısından en faydalı olan besleme biçimidir. Buna karşın emzirmeye başlama, ilk 6 ay SAS verme ve emzirmeye devam etme süresi ülkemizde ve tüm dünyada halen istenen düzeyde değildir. Bu konuda bilgilendirmeler hız kesmeden devam edilmeli ailelere yeterli düzeyde emzirme, anne sütünün önemi ile ilgili yeterli düzeyde bilgiler verilmelidir. [1]AK, Svanborg C. alpha-Lactalbumin species variation, HAMLET formation.[2]Coşkun T. Laktasyonun Anatomi ve Fizyolojisi. Katkı Pediatri Dergisi, Cilt:25, Sayı:2, 2003.[3]Coşkun T. Anne sütü ile Beslenme. Katkı Pediatri Dergisi, Cilt:25, Sayı:2, 2003.[4]Canan Türkyılmaz. Ağızdan Beslenme. Yurdakök Pediatri. Cilt 1, Baskı 1. 978-94. 2017.[5]Richard J Schanler. Nutritional composition of human milk for full-term infants. www.uptodate.com, 2017. (Erişim tarihi Ocak 2017).[6]Richard J Schanler, Debra C Potak. Physology of lactation. www.uptodate.com, 2016 (Erişim tarihi Ocak 2017).[7]M. Marmot, M. Wiseman, D. Shuker. Food, Nutrition, Physical Activity, and the Prevention of Cancer: a Global Perspective The World Cancer Research Fund, 2007.[8]Trulsson M, Yu H, Gisselsson L, Chao Y, Urbano A, Aits S, Mossberg AK, Svanborg C. HAMLET binding to α-actinin facilitates tumor cell detachment. PLoS One. 2011, doi: 10.1371/journal.pone.0017179, … Continue reading[9]Hassiotou F1, Beltran A, Chetwynd E, Stuebe AM, Twigger AJ, Metzger P, Trengove N, Lai CT, Filgueira L, Blancafort P, Hartmann PE. Breastmilk is a novel source of stem cells with multilineage … Continue reading[10]Hakansson A, Zhivotovsky B, Orrenius S, Sabharwal H, Svanborg C. Apoptosis induced by a human milk protein. Proc Natl Acad Sci. 1995 Aug 15;92(17):8064-8.[11]Pettersson J1, Mossberg tumor cell death. Biochem Biophys Res Commun. 2006 Jun 23;345(1):260-70.[12]Stuebe AM, Rich-Edwards JW, Willett WC, Manson JE, Michels KB. Duration of lactation and incidence of type 2 diabetes. Jama 2005;294(20):2601-10.[13]Kramer MS, Kakuma R. Optimal duration of exclusive breastfeeding. Cochrane Database Syst Rev 2012;8:Cd003517.[14]Council N. The Infant Feeding Guidelines for Health Workers. Dietary Guidelines for Children and Adolescents in Australiain corporating. Commonwealth of Australia, Canberra, 2003.[15]World Health Organization. Global Strategy on Infant and Young Child Feeding. Report by the Secretariat, FIFTY-FIFTH World Health Assembly, Infant and Young Child Nutrition. Geneva, Agendaitem, 2002.[16]Öne çıkarılan görsel

[cite]

Kaynaklar ve İleri Okuma

Kaynaklar ve İleri Okuma
1 AK, Svanborg C. alpha-Lactalbumin species variation, HAMLET formation.
2 Coşkun T. Laktasyonun Anatomi ve Fizyolojisi. Katkı Pediatri Dergisi, Cilt:25, Sayı:2, 2003.
3 Coşkun T. Anne sütü ile Beslenme. Katkı Pediatri Dergisi, Cilt:25, Sayı:2, 2003.
4 Canan Türkyılmaz. Ağızdan Beslenme. Yurdakök Pediatri. Cilt 1, Baskı 1. 978-94. 2017.
5 Richard J Schanler. Nutritional composition of human milk for full-term infants. www.uptodate.com, 2017. (Erişim tarihi Ocak 2017).
6 Richard J Schanler, Debra C Potak. Physology of lactation. www.uptodate.com, 2016 (Erişim tarihi Ocak 2017).
7 M. Marmot, M. Wiseman, D. Shuker. Food, Nutrition, Physical Activity, and the Prevention of Cancer: a Global Perspective The World Cancer Research Fund, 2007.
8 Trulsson M, Yu H, Gisselsson L, Chao Y, Urbano A, Aits S, Mossberg AK, Svanborg C. HAMLET binding to α-actinin facilitates tumor cell detachment. PLoS One. 2011, doi: 10.1371/journal.pone.0017179, 6(3):e17179.
9 Hassiotou F1, Beltran A, Chetwynd E, Stuebe AM, Twigger AJ, Metzger P, Trengove N, Lai CT, Filgueira L, Blancafort P, Hartmann PE. Breastmilk is a novel source of stem cells with multilineage differentiation potential. Stem Cells.Oct; 2012, doi: 10.1002/stem.1188, 30(10):2164-74.
10 Hakansson A, Zhivotovsky B, Orrenius S, Sabharwal H, Svanborg C. Apoptosis induced by a human milk protein. Proc Natl Acad Sci. 1995 Aug 15;92(17):8064-8.
11 Pettersson J1, Mossberg tumor cell death. Biochem Biophys Res Commun. 2006 Jun 23;345(1):260-70.
12 Stuebe AM, Rich-Edwards JW, Willett WC, Manson JE, Michels KB. Duration of lactation and incidence of type 2 diabetes. Jama 2005;294(20):2601-10.
13 Kramer MS, Kakuma R. Optimal duration of exclusive breastfeeding. Cochrane Database Syst Rev 2012;8:Cd003517.
14 Council N. The Infant Feeding Guidelines for Health Workers. Dietary Guidelines for Children and Adolescents in Australiain corporating. Commonwealth of Australia, Canberra, 2003.
15 World Health Organization. Global Strategy on Infant and Young Child Feeding. Report by the Secretariat, FIFTY-FIFTH World Health Assembly, Infant and Young Child Nutrition. Geneva, Agendaitem, 2002.
16 Öne çıkarılan görsel

Yorumlar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler İçerikler

Rastgele İçerikler