Hangi Elması Tercih Edersiniz? Gerçek Olanı Mı Yoksa Sentetik Olanı Mı?

Benzer İçerikler

Aktör, şarkıcı ve stil ikonu olan Billy Porter, bir moda vesilesiyle nasıl yükseleceğini iyi bilen bir adam. 2019 Met Galasında Firavun Tanrısı gibi giyinen Porter, 2020 Grammy’de ise açılıp kapanan kristal perde şeklinde püsküllü bir şapka taktı. Ardından 2020’de gerçekleşen Oscar Ödülleri’nde Janelle Monáe birlikte performans alan Porter dünyaca ünlü İngiliz kuyumcu Lark & Berry’den 500 elmastan oluşan görkemli bir kolye taktı. O performansta giyilen kıyafetlerden daha fazla göz kamaştıran bu elmaslar topraktan çıkarılmamış, bir laboratuvarda yüksek teknoloji kullanılarak oluşturulmuştur.

Porter, laboratuvarda oluşturulan bu elmasları takan tek ünlü değil. Sussex Düşesi Meghan Markle, dünyaca ünlü elmas markası Kimai’den bir çift sentetik elmas küpe takarken fotoğraflandı, Lady Gaga 2018’deki “A Star is Born” İngiltere galasında Londralı tasarımcı Anabela Chan’in laboratuvarda oluşturulan elmas küpelerini taktı. 

Geçmişten Günümüze Sentetik Elmaslar…

Laboratuvarda yüksek teknolojiyle oluşturulan bu taşlar yeni değil.1940’lı yıllarda ABD,  SSCB ve İsveç tarafından CVD ve HPHT yöntemleriyle (yüksek basınç ve ısı yöntemi) elmas üretimi amacıyla sistematik araştırmalar başlamıştır. Ancak büyük atılım General Electric’in (GE) imalat ve teknoloji endüstrileri için ticari olarak başarılı ilk sentetik elmasın üretildiği tarih 16 Aralık 1954 olarak biliniyor. Bu taşlar topraktan çıkarılan elmasların tüm sertliğine ve yüksek iletkenlik seviyesine sahip. Ancak bu elmaslar o yıllarda kıyafetlerde, takılarda kullanmak amacıyla yapılmadıkları için doğal elmas gibi kusursuz görünüme sahip değildi bu yüzden yaygın olarak kullanılmıyordu.

1970’lerde sentetik elmas laboratuvarları daha çok doğal görünen taşlar üretmeye ilgi duymaya başladı. 1980’lerde laboratuvar prosedürleri, fiyatlandırma ve elmas seçimi için 4C özelliğine geldiğinde artık doğal elmaslara her yönüyle rakip oldu: kesim, berraklık, renk ve karat.

Laboratuvarda yapılan bu elmaslar sahte değildir. Elmaslara benzeyen ancak farklı kimyasal ve fiziksel özelliklere sahip olan kübik zirkonya veya mozatinin aksine kimyasal ve yapısal olarak gerçektir. Bu taşlardan birinin üzerine nefes verirseniz kolayca buğulandığını fark edeceksiniz. Fakat sentetik elmaslar topraktan çıkarılan elmaslar gibi kolayca buğulanmıyor.

Hep gerçekliğinden söz ettiğimiz sentetik elmasların doğal elmastan farkı nedir?

Laboratuvarda oluşan taşların tek farkı; Onları oluşturmak için gereken yoğun ısı ve basıncın doğal olarak oluşmaması, kimyasal işlemle simüle edilmesidir. Her iki elmasta tohum olarak bilinen başka bir elmasın düz bir kaymasıyla başlar.Ardından ilk seçenek yüksek basınçlı yüksek sıcaklık (HPHT) ve diğeri ise kimyasal buharı biriktirmedir.

İlk seçenek, tohumu saf grafit karbonun arasına yerleştirir ve ardından onu aşırı ısıya – yaklaşık 1.500°C – ve inç kare başına yaklaşık 15 milyon librelik aşırı basınca maruz bırakır. Diğer seçenek, tohumu karbonla zenginleştirilmiş gazla dolu bir odaya yerleştirir ve onu ısıtır, bu da gazdaki karbon atomlarını tohuma yapışmasını zorlar; daha sonra elması büyütür ve taşı alırsınız.

Laboratuvarda yetiştirilen bu yeni tür elmasların üstün kalitesi, kuyumcuların artık bir seçeneği olduğu anlamına geliyor. Bu iki tür arasında gözle görülür bi fark olmamasına rağmen, insanlar elmasların oluşumunun etik olup olmamasından dolayı bu taşları alma konusunda oldukça katı.

Dünyaca Ünlü Ödüllü Kuyumcu Anabela Chan’in Seçimi

Yaklaşık yedi yıl önce ödüllü kuyumcu Anabela Chan balayında Sri Lanka’da bir madeni ziyaret etti.”Benim için hayatımı değiştiren bir deneyim oldu. Madenin çalışma koşullarını, bu kadar değerli şeylerin kazılmasında ki riskleri ve eşitsizliği görünce şok oldum ve üzüldüm. Topraktan zor şartlar altında, gözyaşlarıyla çıkarılan bu elmasları bu kadar romantizm etmek beni gözyaşlarına boğdu” dedi.

Bundan sonra Chan, güzel mücevherlerini yapmak için alternatif malzemeler bulmaya karar verdi. Yaptığı araştırmalar onu sentezlenmiş ve simüle edilmiş değerli taşlara yönlendirdi.

Chan bu konuda tek başına değil. Ünlülerin kırmızı halı favorisi olan Lark & Berry markası, yine başka bir mücevher markası olan Kimai, Sussex Düşesi, Lady Gaga ve daha birçok isim sentetik elmas kullanan kişiler arasındadır.

Sierra Leone ülkesinin geçmişten günümüze gelen elmas madenciliğinin acımasız hikayesini duydunuz mu?

Dünyaca ünlü Kanlı Elmas filminde de geçen, ufak ve ismini duymaya pek fazla alışık olmadığımız Sierra Leone, Afrika’da yağma sorununun en fazla yaşandığı ülkelerden birisidir. İngiliz kolonyalizmi döneminde bir tarım üssü olarak kullanılan Sierra Leone, 1930’lu yıllarda ülke topraklarında elmas cevherinin keşfedilmesiyle birlikte neredeyse tüm ekonomik faaliyetlerini bu alana yoğunlaştırmıştır. Ülkede keşfedilen elmaslar, dünyanın en kaliteli elmas türleri arasında yer almaktadır. Bu yüzden kısa süre içerisinde tarım ekonomisi yerini elmas ekonomisine bırakmış ve elmaslar ülke ekonomisinin en önemli geliri haline gelmiştir.

Fakat 1930’lu yıllarda bu ülkede elmas yataklarının keşfedilmesiyle birlikte, ülkenin sömürgeci İngiltere yönetimi direkt bu konuya el attı. İngiliz kolonyalizmin önemli isimlerinden Cecil Rhodes 1880’de kurduğu, önce Güney Afrika sonra da tüm kıtada elmas kaynakları üzerinde hakim konuma gelen De Beers madencilik şirketini kurdu. Bu şirket çok geçmeden hedefini Sierra Leone ülkesine çevirdi. De Beers şirketi kurucusu Rhodes 1902 yılında öldüğünde, dünyadaki işlenmemiş elmasların %90‘ı üzerinde kontrolü sağlamıştı. Bu sayede piyasaya sürülecek elmas miktarı ve elmasların fiyatları bu şirket tarafından belirlenmekteydi. Ayrıca De Beers elde ettiği kazancın çok küçük bir kısmını kaynak ülkelerle paylaşmaktaydı. Mesela şirket, 1969 yılında Botsvana ülkesine sadece % 15’lik bir pay vermeyi uygun görmüştü. Sierra Leone’yi bekleyen de bundan başka bir şey değildi.

1935 yılında De Beers’ın bir yan kuruluşu (Sierra Leone Selection Trust-SLST) Sierra Leone’da ki koloni yönetimi arasında elmasların çıkartılıp işlenmesi, kazancın %27’sinin devlete verilmesi konusunda anlaşma imzalandı.Fakat yeni elmas alanları bulundukça anlaşma tekrar düzenlendi. Bu şirketin en büyük sorunu Sierra Leone’da ki elmas kaçakçılarıydı. Elmasın kolay çıkarılması, küçük ve herhangi kokusunun olmamasından dolayı kaçakçılık oldukça yaygınlaştı. 1955-58 arasında 47 milyon sterlin değerinde elmas yurtdışına kaçırıldı. Daha sonra kaçakçılık tedbirleri yeterli olmayınca, İngiliz istihbaratının da yardımıyla bu suçu işleyen kişiler ve kaçırılan bu elmasların rotası izlendi. Ulaşılan sonuca göre Avrupalı bazı devletlerin ve İsrail’in elmas ofisleri açtığı Liberya, Sierra Leone’den kaçırılan elmasların piyasaya sürülme merkeziydi. Kaçakçılar büyük ölçüde Lübnanlılardı ve bu ofisler tarafından faaliyetleri desteklenmekteydi.

1971’de Devlet Başkanı Sieka Stevens’ın girişimleriyle Ulusal Elmas Madencilik Şirketi kuruldu ve SLST’den %51’lik hisse aldı. Bu umut verici bir ışık gibi görülse de hiç öyle olmadı. Kaçakçılığın önüne geçemeyen SLST, kalan hisselerini Lübnanlı iş adamı Jamil Said Mohamad’a sattı. Jamil ise Ulusal Elmas Madencilik Şirketi’nin de % 12’lik hissesine sahip olması ile bu sürecin en kârlı çıkan iş adamıydı.

Elmaslar üzerinde devlet kontrolünün arttığı bu yeni dönemde, bir takım olumsuzluklar görülmeye başlandı. 1970’te iki milyon karat olan elmas ihracatı on yıl sonra 595.000, 1988’de 48.000’e düşmüştü. Ancak bu düşüş üretimin azalmasından değil, piyasanın kayıt dışı haline gelmesinden kaynaklıydı. 1950’lerin başlarında yaklaşık 75.000-80.000 arasındaki yerliler çocuk, genç, yaşlı farketmeden maden işçisi olarak çalıştırılmıştı. Bunun doğal sonucu olarak ise tarımsal üretim azaldı ve gıda kıtlığı görüldü, ülke artık enflasyon içindeydi.Tarımsal üretim azaldığı için yerliler açlıkla karşı karşıyaydı. Gitgide artan toplumsal öfke, okuma yazma bilmeyen silahlı gençlerle zorla bastırılmaya çalışıldı.

Sosyo-ekonomik dengesizlik, yolsuzluğa ve baskıcı rejime karşı bir tepki olarak üniversiteli gençler tarafından 1992 yılında kurulan ve silahlanan Devrimci Birleşik Cephe arkasına çeşitli ülkelerin de desteğini alarak bu milis güçlere karşı savaş başlatmıştı. Bu iç savaş, elmas kaçakçılığını oldukça kolaylaştırdı. Çevre ülkelerden, elmaslardan pay alma düşüncesi ile savaşa katılan siviller bile vardı. 2002 yılında sonlanan bu savaş için Sierra Leone’un cumhurbaşkanı şunu söylemiştir;

“Bizimkisi bir iç savaş değildi. Bu savaş ne ideoloji, din, etnik ne de bir sınıf savaşıydı. Bu savaş, yabancıların faydası için bizim zengin elmas sahalarımızın kalıcı kontrolünü amaçlayan bir vekalet savaşıydı.”

Savaşın ardından dönüp bakıldığında fatura Sierra Leone halkına kesilmişti. Katliam, tecavüz, uzuv kesme, işkence, çalışmaya zorlama gibi insanlık dışı muamelelere maruz kaldılar. Savaştan önce 5 milyon nüfusa sahip olduğu bilinen ülkede net olmamakla birlikte 70.000 kişinin hayatını kaybettiği, 2,6 milyon kişinin de göç etmek zorunda kaldığı belirtiliyor. 

Şehirlerden piyasaya aktarılan elmaslar ise çıkarılma aşamasında gözyaşlarıyla yoğrulmuş olmasına rağmen aşk ve romantizmin sembolü olarak kadınların göz bebeği olmaya devam ediyor…

Sentetik elmasların karbon ayak izi…

Madencilik endüstrisi, işçilere ve topluluklara yönelik etik muameleye ilişkin sorunların yanı sıra, karbon ayak izi nedeniyle göreve çağrıldı. Bu da ham elmasların yetkili bir alıcısı olan De Beers yöneticisinin Temmuz ayında bu sorunu üstlenmesine neden oldu. Karbon ayak izini düşürmek için geçtiğimiz yıllarda birlikte çalışmaya başladılar. Aynı zamanda elmas endüstrisindeki bazı şirketler, gözle görülür çevresel kusurları için laboratuvarda yetiştirilen dünyaya seslendi.

Elmas Üreticileri Derneği (DPA) tarafından 2019 yılında yayınlanan bir raporda sentetik elmasların topraktan çıkarılan elmaslara göre kullanılan emisyon, enerji, doğal gazlar bakımından 3 kat daha fazla yüksek olduğu görüldü. Raporun “kamu alanındaki ortalama tahminler” olarak yayınladığı bir diğer yazıya göre de her doğal karat için 160 kg CO2 üretildiğini ve laboratuvarda yetiştirilen taşlar için bu rakamın karat başına 511 kilograma  yakın olduğunu tahmin etti.

Ancak, yatırımcıları arasında Leonardo DiCaprio’yu da içeren Kaliforniya merkezli laboratuvarda yetiştirilen elmas şirketi Diamond Foundry, %100 hidroelektrikle çalışıyor ve buna katılmıyor.

Diamond Foundry CEO’su Martin Roscheisen, “Raporla ilgili en büyük sorunlardan biri, laboratuvarda yetiştirilen tüm şirketleri bir araya getirmeye çalışmanın ve çevresel etkileri hakkında kapsamlı açıklamalar yapmanın zor ve yanlış olmasıdır” diyor.

“Diamond Foundry şu anda üretim sürecimizde %100 hidroelektrik kullanıyor. Dünyanın ilk ve tek sertifikalı karbon nötr elmas üreticisi. Bu bilgi DPA’nın anlatmak istediği hikayeye uymuyor, bu yüzden raporlarında laboratuvara odaklandılar. Hala çok fazla enerji kullanan ve karbon ayak izini en aza indirmeye odaklanmayan büyümüş şirketler var.” dedi.

Delaware Üniversitesi’nde enerji ve çevre profesörü olan Dr Saleem Ali de bu bakış açısına katılıyor. “DPA raporu, elmas madenciliğinin tüm yaşam döngüsünü – keşif operasyonu dikkate almadı. Ayrıca DPA, sentetik elmas üretiminin doğal elmaslarla mümkün olmayan daha temiz enerji alanlarına taşınabileceğini düşünmedi.’’ dedi.

Allison Rippin Armstrong, Botswana’da ve Kanada’nın Kuzeybatı Topraklarında çalışmış ve De Beers bölgesinde madencilik yapmayı önerdiğinde uyum uzmanı olarak görev yapmış bir çevre bilimcidir. Telefonda, “Her iki taş türünün de endüstriyel bir sürecin sonucu olduğunu ve her ikisinin de ayak izine sahip olduğunu hatırlamanın önemli olduğunu düşünüyorum” dedi.

Bu, Dr Ali’nin de katıldığı bir görüş. “Ana amacım, her iki sektörün de pazarda kendi alanı ve fırsatı olduğu. Topraktan çıkarılan elmaslar tedarik zinciri boyunca daha fazla iş sağlarken, sentetiklerin daha az çevresel etkisi var. Sıfır toplamlı bir oyun olmamalı. Sentetik yakutlar ve zümrütler var. Onlarca yıldır piyasada doğal olanlarla bir arada var oldu ve aynı şey elmaslar içinde mümkün.” dedi 

Topraktan çıkarılırken verilen uğraş, kötü şartlar veya çevresel etkilerin hiçbirine sahip olmayan bir elmas satın almak böyle pahalı ürünleri alan ve o ürünlerin kökenleriyle ilgilenen herkes için çekicidir. Bir ürünün etik olup olmaması kişiden kişiye değişen bir durum olduğundan her zaman kesin değildir. Zevkler her zaman kişiden kişiye göre farklı olmuştur… [1]edition.cnn.com

Nasıl Atıf Yapılır:

[cite]

Kaynaklar ve İleri Okuma

Kaynaklar ve İleri Okuma
1 edition.cnn.com

Yorumlar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler İçerikler

Rastgele İçerikler