Kırsalda Yaşanan Göç Sorununun Tarım Sektörüne Ket Vurmasına Davranışsal İktisat Perspektifinden Bir Bakış

Benzer İçerikler

Ülkemiz sorunlarının başında kırsaldan kentlere yaşanan göç hareketleri ve bunun sonucu olarak da tarım sektörünün sürdürülebilir olmaması gelmektedir. Sektör taşıdığı hassasiyetler bağlamında, toplumumuzun odak noktasında yer almaktadır. Yaşanan tarımsal iklim değişikliği ve insan nüfusunun kıt kaynaklara yapmış olduğu yoğun baskıya bağlı olarak tarım sektörünün stratejik önemi her geçen gün artmaktadır. Sektörde süratli bir tarımsal reformun gerçekleşmesi, çiftçi ailelerini; en önemlisi de genç nüfusu kırsalda tutmak ve bu genç nüfusla kurulacak işbirliği ile mümkün olabilecektir. Bu işbirliğinin gerçekleşmesi için kırsal nüfusun davranışlarının analizi büyük önem arz etmektedir.

Son yıllarda iktisatçıların psikoloji bilimine yaklaşmaları, davranışsal ögeleri göz önünde bulundurarak çalışma yapmaları, davranışsal iktisat bilimini gündeme getirmiştir. Neticede, davranışsal iktisat perspektifinden çiftçi davranışlarının incelenmesi, yeni iktisadi modeller geliştirebilmenin ve sorunlara çözüm önerileri getirebilmenin bir başlangıcı olma özelliğini taşımaktadır.

İktisat Teorilerinin Evrimi: Davranışsal İktisat

İnsanlık tarihi kadar eski bir süreci başlangıç alan iktisat bilimini, insanı merkez alan (antroposantrik) bir disiplin olması nedeniyle psikoloji, sosyoloji ve biyolojiden bağımsız düşünemeyiz. Çünkü insan psikolojik, sosyolojik ve biyolojik bir varlıktır. Belirtilen bu üç faktörün göz ardı edilmesi yanlış iktisadi politikaları kaçınılmaz hâle getirecektir.

Tarihsel periyod içerisinde iktisat alanında neo-klasik iktisatçılar söz sahibi iken, psikoloji bilimine gerekli önemi vermemişler ve insanı rasyonel kararlar alan akılcı varlıklar, diğer bir söylem ile “Homo economicus-İktisadi İnsan” olarak ele almışlardır.

Davranışsal iktisat, iktisadi analizlerde realizmi artırmak için psikoloji ile desteklenmesi inanışındadır. Psikoloji ve ekonominin birleşmesiyle oluşan davranışsal iktisat, geçmişteki çalışmaları yok sayma çabasında değil tam tersi, iktisadi faaliyetlere daha gerçekçi yaklaşma eğilimindedir.

Kırsal Göç Olgusuna Ekonomik Bakış

Kırsaldan kentlere yaşanan göçlerle ile ilgili çalışmalara göz atıldığında, sorunun kaynağına inilmediği ve psiko-sosyal dinamiklerin göz ardı edildiği görülmektedir. Bu bağlamda kırsal alanlarda önemli ölçüde varlığını sürdüren ataerkil yaşam tarzının devam etmesi, üretim faaliyetlerinin doğaya bağlılığı, insanlar arasındaki ilişki ve etkileşim sistemlerinin özgünlüğü gibi nedenlerle kırsal kesimde başlıca ekonomik aktör durumundaki çiftçinin ekonomik kararlarında rasyonelliğin ötesinde, bu davranışsal ögelerin de belirgin yansımaları olacaktır.

İnan’nın  2016 yılında yapmış olduğu çalışmada belirttiği üzere; “Türkiye’de tarım politikası yönünden tam istihdam önemli bir hedeftir”. Tam istihdam, işsizlik oranının sıfır olması anlamına gelmez. Bu nedenle, bir ülkede işsizlik oranı %2 ile %5 arasında ise, ekonomik ve sosyal açıdan istenilen istihdam düzeyine ulaşılmış sayılmaktadır.

Bugün Türkiye’de işsizlik seviyeleri %12’lere ulaşmış durumdadır. Bununla birlikte Türkiye’de nüfusun dağılımına bakılacak olunursa, kırsal alanlarda yaşayan nüfus oranı yaklaşık olarak %7 (5.8 milyon kişi);  kentlerde yaşayan nüfusun oranı ise %93 (78.9 milyon kişi) olduğu görülmektedir (TÜİK, 2021).

Kırsal Alanların Yaşam Projeksiyonu

Uzun yıllardan beri kent yaşamı topluma cilalanarak yansıtılmış, kırsal “tu kaka” edilmiştir. Şehirler o kadar çok özelleştirilmiştir ki birçok uzmanlık alanı doğmuş ve insanlara imkânsızı sunan ya da inandıran bir hâl almıştır. Kırsal alanlar göz önüne alındığında sabit gelir lüks karşılanmakta olup şehirler insanlara sabit bir gelir ve hatta daha yüksek bir gelir sunabilir fakat burada yaşayan insanlar mutsuz bir yaşam ile karşı karşıyadırlar.

Kentlere olan yoğun göç ve bu alanların kurtarıcı olarak görülme yanılgısı, politik iktisadın önemli isimlerinden, Alman filozof ve iktisatçı Karl Marx’ın emeğe yabancılaşma teorisindeki,  “İnsanlar kendi doğasına, kendi emeğine, ilişkilerine, dünyaya ve yaşama yabancılaşıyor”  söylemiyle daha net anlaşılmış olur. Bununla birlikte, tek taşınmazımız olan toprağa ve hatta gıdalarımıza yabancılaşıyoruz.

Anadolu ve Trakya’nın kırsal yerleşkelerinde gençlerin köyden gidişlerini daha anlaşılır kılmak adına yerel söylemlerden örnekler verilirse; “Bu kız köy içine gitmez”, “Büyük şehre gitsin de, sosyal güvencesi olsun bari”, “Okumazsan çoban olursun”, “Aylık maaşın olsun”, “Oku kızım-oğlum bizim gibi çile çekme” gibi söylemler ile hayvan bakmayı, tarlada çalışmayı çile olarak gören bir anlayış hâkimdir.

Neden insanlar tezek kokusunu değil de şehrin samimi olmayan kokusunu tercih eder?

Bu tartışılması gereken bir sorudur. Esas olan o tezek kokusunun değerini anlamaktır. İnsanoğlu diğer bir söylem ile omurgalı memeli grubunda yer alan bu canlı türü geleceğini şehirlerde arama çabasındadır.

Genç nüfus kırsaldaki yaşantıdan haz alamamakta, buradaki faaliyetleri alt sınıfın yaptığı iş olarak görmekte ve beraberinde kendilerini şehirlere atmaktadırlar. Kentler kredi kartlarını, güzel kokuları, daha iyi koşullarda yaşamayı vs. birçok seçeneği her zaman insanlara sunabilir, sistem bunları seve seve içine alabilecek potansiyeldedir. Fakat doğal kaynakları kaybettik mi, kırsal alanların potansiyel gücünü kaybettik mi geri alması çok zor ve bedeli ağır olacaktır.

Ünlü şair Nazım Hikmet’in şiirinde olduğu gibi, “Yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyet ile yaşayacaksın, bir sincap gibi mesela”. Yine meşhur bir Kızılderili atasözünde, “Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.”

Çözüm Önerileri

Kırsal alanlarımızda nüfusun belirgin bir şekilde azalması ve genç nüfusun kırsal alanlarda yaşamak istememesi, bu topraklar üzerinde tarım sektörünün kısa bir zaman diliminde geri dönülemez bedeller ödemesine neden olacaktır. Bu nedenle, kırsal kalkınma, ülkemizde önemle ve acilen üzerinde durulması gereken bir sorun haline gelmiştir. Bu konuda etkili politikalar üretilememesinin nedeni, olayların merkezindeki insan faktörünün psikoloji, sosyoloji ve biyoloji bilimleriyle değil de, matematiksel modeller ile açıklanmaya çalışılmasıdır. Göç sorununa kalıcı çözümler getirilmeden öteki birçok toplumsal sorunlarımıza da kalıcı çözümler üretilemeyeceği yadsınamaz bir gerçektir. Söz konusu sorunlara gerçekçi çözümler iktisat bilimine psikoloji, sosyoloji ve biyoloji disiplinleri dâhil edilmesiyle mümkün olacaktır.

Türkiye’nin kırsal gerçeğinden sapmamak kaydı ile çözüm önerileri vermek gerekirse:

  • Eko-yaşam ile ilgili büyük şehirlerde film ve belgesel gösterileri yapılarak, şehirdeki insanlara kendi kendine yetebilme potansiyeline sahip bir hayat ve kırsal özendirilebilir.
  • Kırsal kalkınma, göç ve tarım ekonomisi gibi konularda bilimsel çalışmalar yapan akademisyenler ve bu konularda politik karar alıcıların, kırsal sosyologlar ile çalışmalar yapmaları ve kamu kurumlarında daha fazla kırsal sosyologların istihdam edilmeleri, olaylara daha gerçekçi çözümler üretilmesine katkıda bulunabilir.
  • Günümüz dünyasında, internet, televizyon, gazete ve diğer yayın-yayım organlarının kitleleri harekete geçirebilme konusundaki becerilerini kanıtlarıyla görmekteyiz. Kırsal kalkınma konusunda bu beceriler kullanılarak kırsal yaşam bir değer olarak gösterilebilir ve özendirilebilir.
  • Gençleri kırsalda tutabilmek ve şehirlerdeki yoğun nüfusu azaltabilmek için orta vadede gelecek sunan kırsal kent projeleri inşa edilebilir. Böylece, köylerin çekiciliğini hem arttırmış oluruz hem de tarımsal üretimin sürdürülebilirliğine katkı sağlayabiliriz.
  • Özellikle kırsaldan kentlere göçü önlemede, sadece genç nüfusun değil tüm kırsaldaki bireyler için kentlerin cazip gelen kimi yönlerinin kırsalda da yaratılabilmesi oldukça önemlidir. Bu noktada kırsalda okullaşma, tarım ve hayvancılığa dayalı ihtisas üniversitelerinin kurulabilmesi, daha donanımlı sağlık kuruluşlarının varlığı vb. alınabilecek tedbirlerin önemli olduğu düşünülmektedir.

Nasıl Atıf Yapılır:

[cite]

İleri okuma ve Kaynaklar:

Hatipoğlu, Y. Z. (2012). Davranışsal İktisat: Bilişsel Psikoloji İle Krizi Anlamak.

Karahan Uysal, Ö. (2015). Manisa İli Yunt Dağı Köylerinde Çiftçilerin Tarımsal Üretime Yaklaşımlarını Etkileyen Faktörlerin Analizi. Sosyal Ve Beşeri Bilimler Araştırmaları Dergisi, 1(35), 73-95.

Lall, S. V., Selod, H., & Shalizi, Z. (2006). Rural-Urban Migration İn Developing Countries: A Survey Of Theoretical Predictions And Empirical Findings. The World Bank.

Simon, H. A. (1986). Rationality İn Psychology And Economics. Journal Of Business, S209-S224.

Toigonbaeva, D., & Eser, R. (2011). Psikoloji Ve İktisadın Birleşimi Olarak, Davranışsal İktisat.

Tomer, J. F. (2007). What İs Behavioral Economics?. The Journal Of Socio-Economics, 36(3), 463-479

Tüik (1927-2017), Türkiye’de Kentsel Nüfus Oranı, Kırsal Nüfus Oranı Ve Toplam Nüfusun Yıllara Göre Değişimi

Tüik (2009-2021), İstihdam Ve İşsizlik Oranları

Yorumlar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler İçerikler

Rastgele İçerikler